1 Yasin Suresi. 2. Mülk Suresi. 3. Nebe Suresi. 4. Fetih Suresi. 5. Hucurat Suresi. 6. Rahman Suresi. 7. Sâff Suresi. 8. Cuma Suresi. 9. Enfal Suresi. 10. İsra Suresi Hafızlık eğitimi yapılan Kur’an kurslarında yüzünden okunan sınıflar, bir yılda 3 dönem halinde yürütülür ve her dönem 16 haftadan oluşur. Dönemler bir HucüratSuresi 11. 13. Ayet Tefsiri 24. Sûre :: 18. Cüz] :: Nûr Sûresi :: [64 Ayet :: 21-27] يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِۜ وَمَنْ يَتَّبِـعْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ فَاِنَّهُ يَأْمُرُ بِالْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِۜ وَلَوْلَا Hucurat suresinde edep ve ahlak hakkında 5 ayet. Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla. 1. Ey iman edenler! Allah’ın ve Resûlünün önüne geçmeyin. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir. Ayette belirtilen, önüne geçmeme hususu, söylenen söz, yapılan iş ve çıkarılan hükümlerde, Hz. Peygamber’e Ayet; mp3 ; Sayfada ; Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Resmi Kur'an-ı Kerim Sayfasıdır , Abdulbaki Gölpınarlı meali, Kuran Araştırmaları Vakfı & ayet nasıl okunur : Hucurât suresi - Al-Hujuraat aya 11 (The Private Apartments). Dịch Vụ Hỗ Trợ Vay Tiền Nhanh 1s. Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû lâ yesḣar kavmun min kavmin asâ en yekûnû ḣayran minhum velâ nisâun min nisâ-in asâ en yekunne ḣayran minhunnes velâ telmizû enfusekum velâ tenâbezû bil-elkâbis bi/se-l-ismu-lfusûku ba’de-l-îmânic vemen lem yetub feulâ-ike humu-zzâlimûneEy inananlar, içinizden bir topluluk, başka bir toplulukla alay etmesin, olabilir ki alay edilenler, öbürlerinden daha hayırlıdır ve kadınların bir kısmı da başka kadınlarla alay etmesin, olabilir ki alay edilen kadınlar, öbürlerinden daha hayırlıdır ve birbirinizi kınamayın ve kötü lakaplarla çağırmayın; inançtan sonra buyruktan çıkmışlara ait adlar, ne de kötüdür ve kim tövbe etmezse artık onlar, zulmedenlerin ta kendileridir. Ey iman edenler, bir kavim bir başka kavimle alay etmesin, belki onlar kendilerinden daha hayırlı kimselerdir; kadınlar da diğer kadınlarla alay etmesin, belki onlar kendilerinden daha hayırlı kimselerdir. Kendi nefislerinizi kendi kendinizi de yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi ’olmadık-kötü lakaplarla’ çağırıp rencide etmeyin. İmandan sonra böylesi fasıklık cahiliye tavrı ve bayağılık ne kötü bir isimdir. Başkalarını düşük ve küçük görmek ne çirkin bir haslettir. Kim bunlardan tevbe etmezse, işte onlar, zalim olanların ta ey iman edenler! Hiçbir insan başka insanları alaya alıp küçümsemesin, belki o alaya alıp küçümsedikleri, kendilerinden daha hayırlı olabilirler ve hiçbir kadın da, başka kadınları küçümseyip alaya almasın, belki de onlar kendilerinden daha hayırlı olabilirler. Ve hiç biriniz başka birinde ayıplar arayıp karalamasın, kınamasın. Kötü lakaplarla sataşıp, atışıp birbirinizi aşağılamayın. İman ettikten sonra, kötü bir ad sahibi olmak ne çirkin şeydir. Artık her kim bu şekilde Allah'ın yasak ettiği şeylerden tevbe edip dönmezse, işte onlar yaratılış gayesine aykırı iman nimetine kavuşanlar, bir kavim, diğer bir kavimden bazılarını küçümseyerek alay etmesin. Belki de onlar, kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kadınlar da, kadınlardan bazılarını küçümseyerek alaya almasınlar, hakarette bulunmasınlar, ayıpları, kusurları rencide ederek, işaret ederek söylemesinler. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi dilinize dolayarak, işaretleşerek yaralamayın. Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın, kötü lakaplarla anmayın. İman dairesine girdikten sonra âsi, mantıksız fâsık adını almak ne kötü bir damgadır. Tevbe etmeyenler, günah işlemekten vazgeçmeyip Allah'a itaate yönelmeyenler, işte on-lar isyanda, günahta ısrar eden zâlimlerin ta iman edenler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha hayırlı olurlar. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha hayırlı olurlar. Birbirinizi ayıplamayın ve birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü addır! Kim tevbe etmezse işte onlar zalimlerin iman edenler, bir kavim bir başka kavimle alay etmesin, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla alay etmesin, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi kendi kendinizi yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi 'olmadık-kötü lakablarla' çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse, işte onlar, zalim olanların ta iman edenler! Bir kavim, diğer bir kavimle alay etmesin; olur ki, alay edilenler kendilerinden daha hayırlı bulunurlar. Bir takım kadınlar da diğer kadınlarla eğlenmesin; olur ki eğlenceye alınanlar kendilerinden daha hayırlı olurlar. Hem birbirinizi ayıblamayın ve kötü lâkablarla atışmayın. İmandan sonra fasıklıkla adlanmak ne kötü isimdir!... Kim de tevbe etmezse, işte onlar kendilerine iman edenler! Hiçbir toplum, başka bir toplumu küçük görmesin alay konusu etmesin. Belki onlar, kendilerinden daha hayırlıdır. Hiçbir kadın grubu da başka kadınları küçük görmesin. Belki onlar, kendilerinden daha hayırlıdır. Birbirinizi ayıplamayın. Kötü isimlerle birbirinizi çağırmayın. İnandıktan sonra birbirinizi kendisiyle anacağınız en kötü şey, fasıklıktır. Artık kim tevbe etmezse yaptıklarından vazgeçmezse, işte onlar, zalimlerin ta iman edenler! Hiçbir topluluk başka bir toplulukla alay etmesin. Olur ki alay edilenler, onlardan daha iyi olabilirler. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler. Alay edilen kadınlar, kendilerinden daha iyi olabilirler. Birbirinizi ayıplamayınız. Birbirinize kötü lakaplar takmayınız. İmandan sonra, fâsık diye anılmak ne kötüdür! Kim tövbe etmezse işte onlar zâlimlerdir.[574][574] Alay, ayıplama, zan ve gıybet hakkında geniş bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XVIII, inanmış olanlar! Kimse kimseyle alay etmesin; onlar, kendilerinden hayırlı olabilir, kadınlar da, başka kadınlarla alay etmeye, onlar dahi, bunlardan hayırlı olabilir, kendinizi kınamayın, kötü adlar takınmayın, inan ettikten sonra, ne kötüdür buyrumdan dış olan ad; kim ki tövbe kılmazsa, işte zalim onlardırEy inananlar! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler! Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar da kendilerinden daha iyidirler! Birbirinizi karalamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın! İnandıktan sonra kişinin adının kötüye çıkması, fasık damgası yemesi ne kötü bir şeydir. Böyle bir davranışın ardından kim tevbe edip Allah'a yönelmezse, öyleleri zalimlerin ta 104/1“İnandıktan sonra kişinin adının kötüye çıkması, fasık damgası yemesi ne kötü bir şeydir” ifadesi, alay etmek, küçümsemek, çirkin lakaplar... Devamı..Ey mü’minler! Biri biriniz ile istihzâ itmeyiniz, istihzâ idilenler belki istihzâ idenlerden daha hayırlıdırlar. Kadınlar da biri birileriyle istihzâ itmesünler belki istihzâ idilenler istihzâ iyleyenlerden daha hayırlıdırlar. Biri birinize iftirâ itmeyiniz, lakab takmayınız. Îmândan sonra fâsık ismi ne kadar çirkindir, böyle şeylerden tevbe itmeyenler inananlar! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın, belki de onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da başka kadınları alaya almasınlar, belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın; birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın; inandıktan sonra yoldan çıkmış olmak ne kötü bir addır. Tevbe etmeyenler, işte onlar iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir. Erkeklerin ve kadınların birbirleriyle alay etmemeleri, birbirlerini ayıplamamaları ve kötü lakap takmamaları istenmekte, bunları yapmanın yoldan çık... Devamı..Ey inananlar, bir topluluk diğer bir topluluk ile alay etmesin, belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınlarla alay etmesinler, belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi ayıplamayın ve birbirinizi, küçük düşürücü kelimelerle çağırmayın. İnançtan sonra yoldan çıkmak ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse onlar iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sora fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte bu kimseler o bütün iyman edenler! alay etmesin Bir kavm bir kavm ile belki kendilerinden daha hayırlı olurlar, ne de bir takım kadınlar diğer kadınlarla, belki onlardan daha hayırlı olurlar, hem kendilerinizi ayıblamayın ve kötü lâkablarla atışmayın, iymandan sonra fâsıklık ne kötü isimdir, her kim de tevbe etmezse artık onlar kendilerine zulmedenlerdirEy inananlar! Bir topluluk başka bir toplulukla alay etmesin. Belki alay edilenler, alay edenlerden daha iyidirler. Aynı şekilde, kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler. Belki alay edilen kadınlar, alay edenlerden daha iyidirler. Birbirinizde kusur aramayın. Birbirinize kötü lakaplar takmayın. İmandan sonra fâsık olarak nitelendirilmek ne kötüdür. Kim tevbe etmezse¹ işte onlar zalimdirler. 1- Yaptıklarından îman edenler, bir kavm diğer bir kavm ile alay etmesin. Olurki alay edilenler Allah indinde kendilerinden ya'ni alay edenlerden daha hayırlıdır. Kadınlar da kadınları eğlenceye almasın. Olurki onlar eğlenceye alınanlar kendilerinden daha hayırlıdır. Kendi kendinizi ayıblamayın. Birbirinizi kötü lâkablarla çağırmayın. İmandan sonra faasıklık ne kötü addır! Kim Allahın yasak etdiği şeylerden tevbe etmezse onlar zaalimlerin ta îmân edenler! Bir topluluk, başka bir toplulukla alay etmesin; olur ki onlar, kendilerinden daha hayırlı olabilirler! Birtakım kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler! Belki onlar da kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendinizi birbirinizi de ayıplamayın ve birbirinizi kötü lâkablar ile çağırmayın! Îmandan sonra fâsıklık ismi günahla anılmak, ne kötüdür! Artık kim bu kötü amelinden vazgeçerek tevbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir!Ey İman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki o alay ettikleri topluluk, onlardan daha hayırlı olabilir. Kadınlarda, başka kadınlarla alay etmesinler. Belki o alay ettiği kadınlar, alay edenlerden daha hayırlı olabilir. Kendi içinizde kendinizi çekiştirip karalamayın ve birbirinize çirkin lakaplar ile seslenmeyin. İmanınızdan sonra çirkin lakaplarla seslenmek ne kadar kötü, kim bundan sonra tövbe etmez ise, işte onlar zalimlerin ta inanan kimseler! İnanan bir ulus inanan bir ulusu sakın eğlence yerine koymıya kalkışmasın. Olabilir ki eğlence yerine konulan öbüründen daha üstündür. Kadınlar da kadınları eğlence yerine koymasınlar. Olabilir ki eğlence yerine konulanlar öbürlerinden üstündürler. Sakın kendinizi yermeyin. Biribirinize ad da takmayın. Bir kere inandıktan sonra adı karıştırıcıya çıkmak ne kötüdür! Herkim tövbe etmezse işte bu gibiler kıyıcı Bir kısmınız diğer bir kısmı eğlenceye almasın, eğlenceye alınan, eğlenceye alandan daha hayırlı olabilir. Kadınlar da diğer kadınları eğlenceye almasınlar, berikiler ötekilerden daha hayırlı olabilir, siz bunu bilmezsiniz. Birbirinizi ayıplamayın. Birbirinizi kötü lâkapla çağırmayın iman getirdikten sonra fısk adını kazanmak [²] ne çirkin olur! Her kim bu kötü işlerden tövbe etmezse işte o gibiler zalim kimselerdir.[2] Mü'mine çıfıt ve gâvur diyerek fasık olmak, yahut mü'mini çıfıt, gâvur diye çağırmakEy inananlar! Bir topluluk [kavm] diğer bir toplulukla [kavm] alay etmesin! Ola ki onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesin! Ola ki onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar. Birbirinizi karalamayınız ve kötü lakaplarla da çağırmayınız. İmandan sonra yoldan çıkmak/günahkâr olmak [fusûk] ne kötü bir addır! Kim tevbe etmezse işte onlar zalimlerin tâ iman edenler! Bir kavim bir başka kavimle alay etmesin; belki alay ettikleri kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kadınlar da kadınlarla alay etmesin; belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi kendinizi ayıplamayın ve birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık pek de kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse, işte onlar, zalim olanların ta iman edenler! Hiçbir kişi veya toplum, başka bir toplumu küçümseyip alaya almasın; her zaman şu ihtimali düşünsünler Belki obeğenmedikleri insanlar, Allah katında kendilerinden daha üstündürler. Aynı şekilde, kadınlar da başka bir topluma mensup olankadınlar hakkında dedikodu yapıp onlarla alay etmesinler; belki o küçümsedikleri kadınlar, kendilerinden daha üstündürler. Meşrû eleştiri sınırlarını aşıp birbirinizi kırıcı sözlerle ayıplamayın, birbiriniziküçük düşürücü lakaplarla çağırmayın! Mümin kardeşini aşağılayan, aslında kendi günahkârlığını ilan etmiş olur. Hâlbuki, imanlaşeref ve üstünlük kazandıktan sonra günahkâr’ ismi ile anılmak ne kötüdür! Artık her kim tövbe ederse, günahları bağışlanacaktır; kim de tövbe etmekten kaçınırsa, işte onlar zâlimlerin ta kendisidir!Ey iman edenler! Bir kavim diğer bir kavmi alay konusu etmesin! Belki onlar kendilerinden daha hayırlı olur. Kadınlar da başka kadınları alay konusu etmesin! Belki onlar kendilerinden daha hayırlı olur. Birbirinizde ayıplar aramayın! Birbirinizi Lakaplar ile çağırmayın! İman’dan sonra Fısk / Yoldan Çıkıp Sapmalar ne kötü İsim’dir! Kim tevbe etmediyse, işte onlar Zâlimler’ müminler! Sakın ola birbirinizle alay etmeyin, bakarsın, alay edilenler daha hayırlı olabilir. Kadınlar da kadınlarla alay etmesin, bakarsın alay edilen alay edenden daha hayırlıdır. Birbirinizi el yüz hareketleriyle de kınamayın, birbirinize lakap da takmayın. İmandan sonra adı kötüye çıkmak ne kötü! Kötülülükten pişman olmayan, zalimin iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın! Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın! Alaya aldıkları kadınlar belki kendilerinden daha iyidir. Nereden biliyorlar? Birbirinizi karalamayın! Birbirinizi aşağılayan lakaplarla çağırmayın! Bu tür işler nifak alametidir. İmandan sonra bozgunculuk yapmak ne kötü bir şeydir! Kim yaptıkları hatalar için tövbe etmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir. Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin! Belki onlar alay edilenler, kendilerinden alay edenlerden daha hayırlıdır. Kadınlar da kadınlarla alay etmesin! Belki onlar alay edilenler, kendilerinden alay edenlerden daha hayırlıdır. Kendi kendinizi ayıplamayın; [*] birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın! İmandan sonra yoldan çıkmak anlamındaki kelime ne kötü bir isimdir! Kim tevbe etmezse işte onlar, zalimlerin ta ifade müslümanların birbirlerini kendileri gibi görmeleri gerektiğini öğretmektedir. Bu ayetten birini küçük görmenin aslında kendini küçük görmek ... Devamı..Ey îman edenler! Sizden bir erkek topluluğu bir başka erkek toplulukla ve kadınlar da kadınlarla alay Zîrâ alay edilenler, Allah’ın yanında kendilerinden daha hayırlı Birbirinizi ayıplamayın³ ve kötü lakaplarla⁴ Îmandan sonra fasıklık ne kadar kötü bir isimdir. Kim yaptığına pişman olup tevbe etmezse işte onlar, zâlimlerin ta Alay etmek Küçük görmek ve gülünecek şekilde ayıp ve noksanı ile anmaktır. Kişinin bir kısım işini veya sözünü hikâye, işaret, îma ile yahut konuşm... Devamı..SİZ EY imana ermiş olanlar! Hiçbir insan [başka] insanları alaya alıp küçümsemesin belki o [alay edip küçümsedik]leri kendilerinden daha hayırlı olabilirler; ve hiçbir kadın [başka] kadınları [küçümseyip alaya almasın] onlar kendilerinden daha hayırlı olabilirler. ¹² Ve hiçbiriniz başka birini karalamasın, birbirinizi [yaralayıcı, incitici] lakaplar ile aşağılamayın [kişi] iman ettikten sonra ona hiçbir şekilde günah isnad etmeyin; ¹³ ve [bu suçu işleyen, ama sonra] pişmanlık duymayanlar -işte gerçek zalimler onlardır!12 Bunun anlamı şudur Müminler, ister kadın ister erkek olsun, birbirlerini asla alaya almamalı, küçümsememelidirler Zemahşerî, Beydâvî.13 Bu aşağı... Devamı..Ey iman edenler! İçinizdeki erkekler başka erkeklerle alay etmesin. Ne malum alay edilenler alay edenlerden belki daha değerli olabilir. Aynı şekilde kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler zira alay edilenler de alay edenlerden daha değerli olabilir. Birbirinizi ayıplayıp aşağılamayın. Birbirinize hoş olmayan lakaplar takmayın. İmana erdikten sonra fasıklık/yoldan çıkmak damgası yemek ne berbat bir şeydir. Artık kim bu davranışlardan vazgeçmezse işte onlar zalimlerin yanlışta ısrar edenlerin ta kendileridir. 32/ 49/12SİZ ey iman edenler! Hiçbir kişi ve zümre bir diğer kişi ve zümreyi hor görerek alaya almasın belki diğerleri berikilerden daha değerli olabilirler. Yine bir kısım kadınlar da diğerlerini böyle görmesinler ötekiler onlardan daha değerli olabilir. Asla birbirinizi[⁴⁶⁴³] itibardan düşürmek için karalamayın ve kötü lakaplar takarak yaralamayın iman ettikten sonra fâsıklıkla anmak-anılmak ne berbat bir şey![⁴⁶⁴⁴] Ve kim bu tür davranışlardan pişmanlık duyup vazgeçmezse, işte zalim olanlar onlardır.[4643] Lafzen “kendinizi”. Bu, hem “mü’minler bir bedenin organları gibidir, bedene ait bir organı karalayan kendisini karalamış olur” anlamına hem d... Devamı..Ey imân etmiş olanlar! Bir kavim diğer bir kavim ile alay etmesin. Olabilir ki, onlar o alay edilenler ötekilerden daha hayırlı olurlar ve kadınlar da kadınlardan bir kimseyi eğlenceye almasın. Olabilir ki onlar, ötekilerden daha hayırlı bulunurlar. Ve kendi nefislerinizi de ayıplamayınız ve kötü lakablar ile atışmayınız. İmândan sonra fâsıklık ne kötü addır ve her kim tevbe etmezse işte zalimler olanlar onlardır, iman edenler! Sizden hiçbir topluluk bir başka toplulukla alay etmesin. Ne mâlum? Belki alay edilenler edenlerden daha hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler. Belki de alay edilenler edenlerden daha hayırlıdır. Birbirinizi, daha doğrusu kendilerinizi karalamayın. Birbirinize kötü lakaplar takmayın. İman ettikten sonra insanın adının kötüye çıkması, fâsık damgası yemesi ne fena bir şeydir! Kim tövbe etmezse işte onlar tam zalim kimselerdir. [104, 1; 68, 11; 4, 29] {KM, Efeslilere 5, 3}Ey inananlar, bir topluluk, başka bir toplulukla alay etmesin. Belki alay ettikleri kimseler, kendilerinden iyidirler. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler. Belki onlar, kendilerinden iyidirler. Birbirinizde kusur aramayın; birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İnandıktan sonra fısk adı, ne kötü bir şeydir! Kim tevbe etmezse, işte onlar, "fâsık!" inanıp güvenenler! Bir topluluk diğer topluluğu hafife almasın; hafife alınanlar daha iyi olabilirler. Kadınlar da başka kadınları hafife almasınlar; onlar daha iyi olabilirler. Birbirinizin kusurunu aramayın. Birbirinize kötü lakap takmayın. İnanmış bir kişiyi sapıklıkla nitelemek ne kötüdür! Dönüş yapmayanlar tevbe etmeyenler yanlış yapmış iman edenler! Bir topluluk, diğer bir toplulukla alay etmesin. Alay edilenlerin, alay edenlerden daha hayırlı olması mümkündür. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesin. Belki de onlar, bunlardan daha hayırlıdır. Birbirinizde ayıplar aramayın. Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İman ettikten sonra fasık adını almak ne kötüdür. Kim tevbe etmezse, işte onlar, zalimler iman edenler! Bir topluluk başka bir topluluğu alaya almasın; belki de onlar kendilerinden daha hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınları alaya almasın; belki de onlar kendilerinden daha hayırlıdır. Birbirinizi ayıplamayın; birbirinize kötü lâkaplar takmayın. İmandan sonra fasıklıkla anılmak ne kötü isimdir! Bu davranışlardan kim tevbe etmezse, işte onlar zalimlerin tâ inananlar! Bir topluluk başka bir toplulukla alay etmesin! Olabilir ki, alay ettikleri topluluk kendilerinden hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler. Alay ettikleri, kendilerinden hayırlı olabilir. Öz benliklerinizi ayıplamayın/kendi nefislerinizde ayıplar aramayın; birbirinize lakaplar yakıştırmayın. İmandan sonra sapıklıkla adlanmak ne kötü şeydir! Kim ki tövbe etmez, işte böyleleri anlar kim įmān getürdiler! yañśulamasuñ erenler erenleri ol kim olalar yigrek anlardan ne daħı 'avratlar 'avratlardan ola kim olalar yigrek anlardan. daħı 'ayıblamañ gendüzilerüñüzi daħı laķab eyidişmeñ laķablar-ıla. yavuzdur ad kim fısķdur įmān dan śoñra! daħı her kim tevbe eylemez ise şunlardur [275b] mü’minler, masḫaralıġa almasun bir ḳavm bir ḳavmi. Ola kim anlar özlerinden yaḫşı olalar. Avratlar daḫı biri birin masḫaralıġa almasun. Ola kimanlar özlerinden yigrek ola. Daḫı kendülerüñüzi ayblamañuz. Daḫı biri bi‐rüñüze yamanlıġ‐ıla çaġırmañuz. Ne yaman addur fısḳ, īmāndan ki tevbe eylemese, pes anlar iman gətirənlər! Bir qövm digərini lağa qoymasın. Ola bilsin ki, onlar lağa qoyulanlar o birilərindən lağa qoyanlardan Allah yanında daha yaxşı olsunlar. Qadınlar da bir-birinə rişxənd eləməsinlər. Bəlkə, onlar rişxənd olunanlar o birilərindən rişxənd edənlərdən daha yaxşıdırlar. Bir-birinizə tə’nə etməyin ayıb tutmayın və bir-birinizi pis ləqəblərlə ey kafir, ey fasiq, ey münafiq və i. a. çağırmayın. İman gətirdikdən sonra fasiq adını qazanmaq necə də pisdir. Məhz tövbə etməyənlər zalımlardır! Özlərinə zülm edənlərdir!O ye who believe! Let not a folk deride a folk who may be better than they are, nor let women deride women who may be better than they are; neither defame one another, nor insult one another by nicknames. Bad is the name of lewdness after faith. And whoso turneth not in repentance, such are evil ye who believe! Let not some men among you laugh at others4929 It may be that the latter are better than the former Nor let some women laugh at others It may be that the latter are better than the former Nor defame nor be4930 sarcastic to each other, nor call each other by offensive nicknames Ill-seeming is a name connoting wickedness, to be used of one after he has believed And those who do not desist are indeed doing Mutual ridicule ceases to be fun when there is arrogance or selfishness or malice behind it. We may laugh with people, to share in the happiness ... Devamı.. TEFSİR Mü’minleri birbirleriyle kardeş yapan Cenâb-ı Hak, onlardan kardeşlik hukukunu yerine getirmelerini ve hususiyle de İslâm kardeşliğini bozacak kötü huylardan uzak durmalarını istemektedir. Burada yasaklanan hususlar şunlardır Birincisi; alay etmek Alay etmek; hakaret etmek, horlamak, aşağılamak ve gülünecek şekilde bir ayıp ve kusura dikkat çekmektir. Kişinin yaptığı işini veya sözünü hikâye, işaret veya imâ ile küçük görmektir. Yahut kişinin konuşmasına, işine, herhangi bir kusuruna veya suratına gülmektir. “Alay”, bir şahsı huzurunda gülünecek şekilde sözle veya hareketle tahkir etmek, onunla eğlenmektir. Fahreddin er-Râzî’nin izahına göre; “kişinin mümin kardeşine tâzim ve hürmet gözü ile bakmayıp, derecesinden düşürerek iltifat etmemesidir.” Buna göre âyet-i kerîme, “kardeşlerinizi tahkir etmeyin, küçültmeyin” buyurmuş olmaktadır. Aslında “kadınlar”, “kavim” kelimesinin içinde olmakla birlikte, söz konusu emrin erkek ve kadınlara ayrı ayrı hatırlatılması için bunlar “kavim” ve “kadın” olarak açıkça belirtilmiştir. “Kavim” ve “kadın” kelimelerinin cemi ve nekre getirilmesinde şu incelikler vardır › Öncelikle İslâm’ın yalnız fertlere değil, birçok kavimlere yayılacağını hatırlatır. İslâm’ın istikbali hakkında bilgi verir. › Alaya alma işinin zararının büyük olup ona tek başına bir erkek veya kadının devam edemeyeceğine, bunun toplumu ilgilendiren bir problem olduğuna işarettir. › Alay eden veya maskaralık yapan kişinin yanında çoğunlukla gülüp eğlenecek ve bu şekilde ona arkadaş olacak kimselerin eksik olmayacağına ve bu yüzden tek kişinin topluluğa dönüşerek işin büyüyebileceğine de işaret eder. Alayı yasaklamanın sebebi, “Belki o alaya aldıkları kendilerinden daha hayırlıdır” Hucurât 49/11 cümlesidir. Alaya alınan ve eğlenilen kişinin, Allah yanında alaya alan kişiden daha hayırlı olma ihtimali daima vardır. Çünkü insanlar yalnız görülebilen halleri bilebilirler; kişinin iç yüzünü, gizli yönlerini bilemezler. Allah yanında tartı tutacak olan ise vicdanların ihlası ve kalplerin takvâsıdır. İnsanın ilmi ise onun Allah yanındaki tartısını tartmağa, iki kalbin gizli meyillerini ölçmeye yeterli değildir. Onun için kimse dış görünüşe bakıp da gözünün kestiğini horlamaya, eğlenmeye cür’et etmesin. Eğer Allah yanında değerli, vakarlı ve saygılı olan bir şahsa hakaret etmiş olursa kendisine büyük bir zulümde bulunmuş olur. Birisini alaya almanın sonunda insanı nasıl gülünç ve zor bir duruma düşürdüğünü ifade etmesi açısından şu kıssa pek güzeldir Bir nahiv âli­mi[1] ge­mi­ye bin­miş­ti. Se­fer es­nâ­sın­da il­mi­ne mağ­rur bir şe­kil­de ge­mi­ciyle soh­be­te ko­yul­du. Ge­mi­ci­ye za­man za­man çeşitli sorular sor­du ve mu­hâ­ta­bın­dan “bilmiyorum” cevâbı­nı alın­ca da ona kar­şı il­miy­le böbürlenerek “–Ya­zık! Ce­hâ­le­tin se­be­biy­le öm­rü­nün ya­rı­sı­nı he­bâ et­miş­sin” di­ye­rek alay et­ti. Te­miz kalp­li ge­mi­ci­nin, bu kü­çük dü­şü­rü­cü dav­ra­nı­şa gön­lü kı­rıl­dı ise de, ol­gun­luk gös­te­rip na­hiv­ci­ye ce­vap ver­me­di, sus­tu. Der­ken şid­det­li bir fır­tı­na çık­tı ve ge­mi­yi müt­hiş bir gir­da­bın içi­ne sü­rük­le­di. Her­ke­si bü­yük bir telâ­şın kap­la­dı­ğı o hen­gâ­me­de ge­mi­ci, na­hiv­ci­ye dön­dü ve “–Ey üs­tad, yüz­me bi­lir mi­sin?” di­ye sor­du. Na­hiv­ci, sol­muş sa­rar­mış bir va­zi­yet­te tit­rek bir ses­le “–Ha­yır bil­mem!..” de­di. Bu­nun üze­ri­ne ge­mi­ci, mah­zun bir edâ ile şu mu­kâ­be­le­de bu­lun­du “–Na­hiv bil­me­di­ğim için be­nim ya­rı öm­rüm mah­vol­muş­tu, şim­di ise se­nin bü­tün öm­rün mah­vol­du. Zira ge­mi­mi­zin bu gir­dap­tan kur­tul­ma im­kâ­nı yok­tur. Ey na­hiv­ci! Bu der­yâ­da na­hiv­den zi­yâ­de yüz­me il­mi­nin da­ha fay­da­lı ve za­rû­rî ol­du­ğu­nu bil­mi­yor muy­dun?..” İnsan sınırlı bilgisiyle muhâtaplarının hâlini tam olarak bilemez. Zâhire aldanarak yanlış hüküm verebilir. Bu sebeple kimseyle alay etmemeli, onu hakîr görmemeli, işin hakîkatini Allah’a havâle etmelidir. Şâ­ir ne gü­zel söy­ler Ha­râ­bât eh­li­ne hor bak­ma zâ­hid, De­fî­ne­ye mâ­lik vî­râ­ne­ler var! İkincisi; ayıplamak Bu anlamda kullanılan اللمز lemz kelimesi; dille yaralamak, kaş göz işaretiyle bir kimseyi karalamak, ayıplamak, kötülemek, yermek, şeref ve haysiyetine leke sürmektir. “Birbirinizi ayıplamayın” hitabında أَنْفُسَكُمْ enfüseküm kelimesi geçer ve ifade “kendinizi ayıplamayın” anlamına da gelir. Buna göre âyet iki ince mânaya işaret eder › Müminlerin hepsi bir nefis gibi olduklarından bir mümini ayıplayan kendi nefsini ayıplamış gibi olur. Buna göre mâna “Müminleri ayıplamayın, kötüleme ve yerme yapmayın ki kendi nefsinizi ayıplamış olursunuz.” › Ayıplanacak şey yapan kimse, kendi nefsini ayıplamış olur. Buna göre ise mâna “Bir müminle eğlenmek gibi ayıplanacak ve kendinize leke olacak şeyler yapmayın ki böylece kendinizi ayıplayıp lekelemiş olmayasınız” demektir. Şâir şu beytiyle bu konuda ne güzel öğüt verir “Yıkar bir günde neccâr ettiği bünyâdı bir yılda Gücü ta’mir-i dildir, sehldir hâtır-şikenlikler.” Malatyalı Müverrih Mehmed Râşid “Güç olan şey gönülleri yapıp hoşnut edebilmektir. Yoksa hatır ve gönül kırmak kadar kolay bir şey olmaz. Nitekim dülger, bir yıl emek çekerek yaptığı bir binâyı, kazmayı eline alır almaz, bir günde yıkıp yerle bir edebilir.” Üçüncüsü; kötü lakap takmak İnsanları hoşlarına gitmeyen, küçük düşüren, üzen kötü lakaplarla çağırmak yasaklanmıştır. Bunların en kötüsü, şüphesiz bir mü’mine “kâfir, münafık, fâsık” gibi lakaplar takmaktır. Bunun dışında kötü ve pis vasıflarda mesel olmuş bir kısım hayvanların isimlerini de lakap olarak kullanmak doğru değildir. Ancak insanların tanınmasını sağlayan, söylendiği zaman kendilerini üzmeyen, alışılmış güzel mânalı lakaplar bunun dışındadır. Allah Teâlâ, bir insan “mü’min” olarak anılmaya başladıktan sonra, sadece isim veya lakapla bile olsa yahut böylece anılmasını gerektirecek bir günaha düşmek suretiyle bile olsa, artık fısk ile, fasıklıkla, günahkârlıkla anılmasını uygun görmemekte ve bunu şiddetle yasaklamaktadır. Dördüncüsü; sû-i zan beslemek Zannın hepsinden değil, bir çoğundan sakınmak istenir. Bunlar kötü zanlardır. Resûlullah bu hususta şöyle buyurur “Kötü zandan sakınınız. Çünkü kötü zan, sözlerin en yalanıdır…” Buhârî, Edeb 58; Müslim, Birr 28 Âyetteki ifadeden anlaşıldığı üzere, bir kısım zanlar günah olduğu halde, bir kısmı güzeldir, mübahtır. Söz gelimi Allah, Peygamber ve mü’minler hakkında hüsn-ü zanda bulunmak, aksini gerektirecek ciddi bir durum olmadığı sürece insanlar hakkında güzel zanlar beslemek bu kısma girer. Zaman zaman da elde başka delil olmadığı için zanna dayanarak hüküm vermek gerekebilir. Mesela insanlar arasında karar verme zorunluluğu olan pek çok hususta, mutlak gerçeği bilmek mümkün olmadığından galip zanna dayanılarak hüküm verilir. Bazan sû-i zan beslemenin gerektiği yerler de olur. Her türlü günahı pervasızca işleyen, hüsn-ü zannı gerektirecek bir görüntüsü olmayan kişi ve toplumlar hakkında hüsn-ü zan beslemenin bir anlamı yoktur. Bunda gaye ise o kötü insanların şerlerinden kendimizi korumaktır. Yasak olan sû-i zan ise, kişinin başka birine sebepsiz yere sû-i zan beslemesi, başkaları hakkındaki kanaatlerinde hep sû-i zannı ön planda tutması, yahut dış görünüş ve hareketleri itibariyle temiz ve dürüst görünen kişiler hakkında kötü zan beslemesidir. Beşincisi; tecessüs yapmak اَلتَّجَسُّسُ tecessüs, dikkat ve gayretle gizli olan şeyleri araştırmak demektir. Bundan hareketle bazı gizli şeyleri araştıran kimseye casûs denilir. Bununla insanların gizli yönlerini araştırmak, kusurlarını soruşturmak, iki kişinin konuşmasına kulak kabartmak, komşuların evlerinin içini merak etmek, çeşitli yollarla başkalarının aile hayatlarını ve şahsi davranışlarını araştırmak, öğrenmeye çalışmak gibi hususlar yasaklanmıştır. Resûlullah şöyle buyurur “Ey diliyle iman edip de kalplerine iman tam olarak yerleşmeyen kimseler! Müslümanları gıybet etmeyin, onların kusurlarını da araştırmayın! Kim müslümanların kusurlarını araştırırsa Allah da onun kusurlarını araştırır. Allah kimin kusurlarını araştırırsa onu evinin içinde bile olsa rezil eder.” Ebû Dâvûd, Edeb 35/4880; Tirmizî, Birr 85/2032 Efendimiz şöyle buyuruyor “İnsanların ayıplarının, gizli hallerinin peşine düşüp araştırmaya kalkışırsan, onların ahlâkını bozarsın veya buna yakın bir şey yapmış olursun.” Ebû Dâvûd, Edeb 37 Nitekim Hz. Ömer’le alakalı şu hâdise insanların gizliliklerini araştırmanın kötülüğü hakkında güzel bir misal teşkil eder Hz. Ömer Medine’de geceleyin karakol gezerdi. Bir gece bir evde şarkı söyleyen bir adamın sesini işitti, duvardan aştı içeri girdi, baktı ki yanında bir kadın, bir de şarap var. “Ey Allah’ın düşmanı!” dedi, “Sen günah işleyeceksin de Allah seni gizleyecek mi sandın?” Adam “Sen de acele etme ey müminlerin emiri!” dedi, “Ben bir günah işledim ise sen üç konuda günah işledin Allah Teâlâ Birbirinizin gizli hallerini ve kusurlarını araştırmayın” Hucurat 49/12 buyurdu, sen gizliliği araştırdın. Allah Teâlâ Evlere kapılarından girin» Bakara 2/189 buyurdu sen duvardan aştın. Allah Teâlâ Ey iman edenler! Başkalarına ait evlere, sakinlerinin iznini almadan ve onlara selam vermeden girmeyin» Nûr 24/27 buyurdu. Sen benim yanıma izinsiz girdin.” Bunun üzerine Ömer “Nasıl şimdi sizi affedersem, sizde hayır var mı? Yani sen de beni affeder, tevbe eder misin?” dedi. O da “evet”, dedi, bu şekilde bıraktı, çıktı. Bu hususta Hâtem-i Esamm Hazretleri’nin şu misâli ne kadar ibretlidir Zayıf, dertli ve perişan bir kadınla konuşuyordu. Kadın, derdini yana yakıla anlatırken, o heyecan içinde kendisinden gayr-i ihtiyârî olarak çirkin bir ses duyuldu. Kadın, bir mum gibi eridi, ezildi, mahvoldu. Şeyh Hazretleri ise, hiçbir şey duymamış gibi muazzam bir vakarla kadına baktı ve elini kulağına götürerek “–Söylediklerinizi duymuyorum, çok ağır işitiyorum, yüksek sesle konuşunuz, bağırınız! Ben sağırım!” dedi. Hatâsının gizli kaldığını zanneden zayıf, dertli ve perişan kadın, bir anda hayâta avdet etmiş gibi ferahladı. Hiçbir milletin muâşeret edebinde misli görülmemiş derecede hârika bir incelik olan bu davranışı, Hâtem Hazretleri’ne “Esamm Sağır” lâkabını taktırdı. Zira bu hâdiseden sonra da Hâtem Hazretleri, edeb gözetip o kadın vefât edinceye kadar halk arasında kendini sağır olarak gösterdi. Ancak kadının vefâtından sonra etrafındakilere “–Artık kulaklarım duyuyor; normal sesle konuşabilirsiniz!” dedi. Kardeşlik bağlarını kopardığı için yasaklanan bir diğer husus Altıncısı; gıybet etmek اَلْغ۪يَبةُ gıybet, bir kimsenin arkasından, onun hakkında sevmediği bir şeyi söylemektir. O kimse söylenen şeyi gerçekten yapmış ise söylenen söz gıybet olur, yapmamış ise iftira olur. Nitekim Resûlullah bir gün “–Biliyor musunuz, gıybet nedir?”diye sormuştu. Ashâb-ı kirâm “–Allah ve Rasûlü daha iyi bilir” karşılığını verdi. Peygamberimiz “–Gıybet, din kardeşinden, onun hoşlanmayacağı bir şekilde bahsetmendir” buyurdu. Yanındakilerden biri “–Söylediğim ayıp eğer o kardeşimde varsa, ne dersiniz?” diye sordu. Allah Resûlü Kaynak Ömer Çelik Tefsiri يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُونُوا خَيْراً مِنْهُمْ وَلَا نِسَٓاءٌ مِنْ نِسَٓاءٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُنَّ خَيْراً مِنْهُنَّۚ وَلَا تَلْمِزُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْاَلْقَابِۜ بِئْسَ الِاسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْا۪يمَانِۚ وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin.

hucurat suresi 11 ayet tecvid